Yargı milletin iradesine tuzak kurulacak yer değildir, olmamalıdır. Yargı son zamanda paralel yapı diye bir suçlamayla karşı karşıya kalmıştır. Hatta ceza davalarını bırakın, basit alacak davaları bile tartışmaya açılmış yargıya olan güven ağır yara almıştır.
Başta yargı ve yürütme organları bile işlemez durumdadır. Yargı ve yürütme mensuplarının yüzlercesi yerlerinden olmuş hakim ve savcılar usulsüz olarak tayin edilmişlerdir.
Bu gün yargı siyasetin baskısı altındadır. İktidardakiler pervasızca kendilerine uygun kararlar almayan yargı mensuplarını eleştirip hatta korkutmaya çalışmaktadırlar.
Yargının bu iç kanamasıyla yaşaması mümkün değildir.
Görevi maddi gerçekleri ortaya çıkarmak olan yargının karşı karşıya kaldığı bu iddianın adı vicdan yolsuzluğudur.
Demokratik hukuk devletlerinde tehdit ederek, korkutarak, sorunların çözüldüğüne ilişkin örnekler bulamazsınız, vesayet altındaki bir yargının hukuk güvenliğini sağlaması da beklenemez.
Korkunun ve endişenin hakim olduğu ülkelerde özgür vicdanlar üretilemez.
Danıştayın 146. Kuruluş yıl dönümü törenlerinde ileri demokrat Tayyip yine tahammülsüzlüğünü demokrat olduğunu gösterdi…
Barolar birliği başkanı Metin Feyzioğlu iktidarı eleştirince sayın Başbakan yerinden fırladı ve bağırmaya başladı; Bu kadar edepsizlik yapılmaz ki’ siyaset yapıyorsunuz diye bağırdı.
Değerli dostlar Demokrasi tahammül rejimidir, iktidardaysan eleştirilere tahammül etmek durumundasın.
O kalabalığın önünde ayağa fırlayıp bağıramazsın…! Bu ne tahammülsüzlük.
Ona birisi böyle bir davranışta bulunsa hem korumalarına dövdürtüp hem de ceza ve tazminat davası açar.
Barolar birliği başkanı yolsuzluk soruşturmalarına, polislerin hallaç pamuğu gibi atılmasına Savcı ve Hakimlerin görevden alınmalarına,basın özgürlüğüne, ölen gençlere şiddet kullanıldığına,sosyal medyaya getirilen kısıtlamalara, Van depreminde mağdur olan ailelerin durumuna ilişkin eleştirileri Başbakanı çileden çıkardı!...
Peki dostlar bunlar yalanmıydı?
Barolar birliği başkanının konuşması siyasiymiş, yasal hakkı yokmuş v.s bence bunların hepsi eleştirilere tahammülsüzlük hazımsızlığıdır.
Memurunu, İşçisini, Emeklilerini unutmuş onların problemleriyle sorunlarıyla ilgilenmeyen hep sermayenin yanında olan onlara yeni imkanlar sağlayan, ihalelerde kendi yandaşlarına öncelik tanıyan ceberrut bir iktidarla karşı karşıyayız.
İslam’ın kutsal değerlerini siyasal amaçları doğrultusunda kullanan halkı inandırmak için yalanın en rezilini kullanmaktan çekinmeyen, Demokrasi değerlerini hiçe sayan bu zihniyetle tıpkı kurtuluş savaşımızda yaptığımız gibi el birliği ile mücadele etmeliyiz..
ATATÜRKÜMÜZÜN bizlere emanet ettiği bu Cumhuriyetimizi ve çağdaşlığı yılmadan savunmalı ve direnmeliyiz.
Çünkü biz halkız, haklıyız, Güçlüyüz ve de umutluyuz.
Umudun , Dini, dili, rengi, mezhebi ve sınıfı olmaz…
Hep birlikte aydınlık, huzurlu mutlu günlere dostlar.